Çinlilerin kumar sevgisi çağlar boyu ün salmıştır.
Hele ki yaz aylarında, sokakta her sokak lambasının altında dörtlü oturmuş
kumar oynayan insanları görebilirsiniz. Ama daha kötüsü, onu rahatsız etmeniz!!
Bir aksam hediyelik çay almak için girdiğimiz dükkânın sahibi, kendisini kumar masasından
kaldırdık diye neredeyse dövecekti bizi!
Zaten kazanma hırsı bir tek kumar masasında
ortaya çıkıyor bu arkadaşlarda diye düşünüyorum bazen. Daha çok kazanmak uğruna
fazla mesaiye yanaşmazlar mesela, yine Türkiye koşullarında çok garip karşılanacak
“eşim hamile, doğum yapacak, bir kaç ay onun yanında olmak istiyorum” deyip işten
ayrılan bir erkeğe yine burada rastlanır. Daha çok bulunduğumuz yerdeki yerli insanlardan
bahsediyorum.
Bu garipliğin
sebebini uzun süre sonra keşfettik, buradaki köylüler toprakları fabrika yapımı
için devlet tarafından istimlak edildiğinde büyük paralar alıyorlar ve bu para onları
ev-model araba-lüks yasam döngüsüne sokuyor. Yine tek çocuk politikasının verdiği
avantaj gençleri sorumsuzluğa itebiliyor, son örnekte olduğu gibi, her iki
ailenin de evlenen genç çiftten beklentisi sağlıklı bir torun! Varlarını ve yoklarını,
tek çocuklarının olabilecek tek çocuğuna harcamaya o kadar hazırlar ki, bu gençlerin
çalışıp daha çok kazanmak gibi bir ihtiyaçları yok! Yine bu sebepten evlenmeden
hamile kalmak oldukça yaygın, hatta gelinin karnı burnunda olması bir övünç
meselesi!
Çalışanlarımızdan bazılarının evlerine misafir
olup, köydeki yaşamın da penceresini aralama şansı bulabildim. Buradaki köylerin
genel özelliği, ille de bir su kenarına kurulmuş olmaları. Bu su onlara gerek çamaşır
yıkama gerekse balıkçılık için bir yaşam kaynağı. Ama aynı zamanda yaşanan
yerlerin rutubetli oluşuna da bir etmen. Bu yüzden olsa gerek, dondurucu soğukta
bile camları kapıları hep açıktır evlerin. Ülkenin bu kısmında soba yakmak
yasak (Mao zamanında nehrin alt bölgesinde yasaklanmış), o nedenle bizler klima
ile ısınıyoruz, köyler de ise hiçbir ısınma kaynağı olmadan yasamayı başarıyorlar!
Küçük çocukların burunları ve (pencereli tulumdan çıkan) popoları soğuktan kıpkırmızı
ve pul pul olur. Ama yine de hastalanmazlar. Yine o çocuklardır ki, motosiklet üzerinde
anne babaları yanında yol boyu kıpırdamadan durur, ne rüzgârdan üşür ne de sağa
sola kıpırdanıp düşerler. Bebekken annesinin kucağında gele gide alıştıkları üzere,
kıpırdamadan yerlerine ilişir ve bir an önce varmayı beklerler. Bazen, farklı
durumlar karsısında kararsızlığa düştüklerinde, yüzlerinde donup kalan ifade bu
iliştirilmişimle alakalı olabilir mi diye düşünürüm... Yani bizdeki gibi
hayatla kavga yerine, minimum yer ve enerji tüketerek yasamak, yaşama ilişmek, çocuklukta
edinilmiş bir prensip olabilir mi?
Çocuklar ne kadar rahatsızsa, anneler de bir o
kadar rahattır o motosikletlerde. Bacak bacak üstüne atmış, kocasının arkasında
oturan, kucağında bebeği sanki yokmuşçasına bir de elinde yemek yemeğe çalışan kadını
gördüğünüzde, evinin salonunda kanepede oturuyor sanırsınız!
Yine bu bisiklet-motosiklet, anne-çocuk ilişkisi,
bizim evhamlı yeni nesil annelerimizle korkunç bir tezatlık sergiler. Evin ısısını
sabit tutmaya çalışan, bebek arabasının bile neredeyse airbaglisini almak
isteyecek ebeveynlere, Çin`deki arkada çocuk selesi olan anne-baba bisikletleri
örnek olarak gösterilmelidir! Bakın, bu çocuklar da yaşıyor, büyüyor ve üstelik
onlar bizden sayıca fazlalar !!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder