Selam!! 你好 Ni hao!

İki yıllık Çin macerasının ardından...

Wo jiao Luo Lan, liang nian zhu zai Zhong guo yi hou hui jia le!



26 Şubat 2010 Cuma

Bazı çekik yorumlar...

Çinlilerin kumar sevgisi çağlar boyu ün salmıştır. Hele ki yaz aylarında, sokakta her sokak lambasının altında dörtlü oturmuş kumar oynayan insanları görebilirsiniz. Ama daha kötüsü, onu rahatsız etmeniz!! Bir aksam hediyelik çay almak için girdiğimiz dükkânın sahibi, kendisini kumar masasından kaldırdık diye neredeyse dövecekti bizi!
Zaten kazanma hırsı bir tek kumar masasında ortaya çıkıyor bu arkadaşlarda diye düşünüyorum bazen. Daha çok kazanmak uğruna fazla mesaiye yanaşmazlar mesela, yine Türkiye koşullarında çok garip karşılanacak “eşim hamile, doğum yapacak, bir kaç ay onun yanında olmak istiyorum” deyip işten ayrılan bir erkeğe yine burada rastlanır. Daha çok bulunduğumuz yerdeki yerli insanlardan bahsediyorum.
 Bu garipliğin sebebini uzun süre sonra keşfettik, buradaki köylüler toprakları fabrika yapımı için devlet tarafından istimlak edildiğinde büyük paralar alıyorlar ve bu para onları ev-model araba-lüks yasam döngüsüne sokuyor. Yine tek çocuk politikasının verdiği avantaj gençleri sorumsuzluğa itebiliyor, son örnekte olduğu gibi, her iki ailenin de evlenen genç çiftten beklentisi sağlıklı bir torun! Varlarını ve yoklarını, tek çocuklarının olabilecek tek çocuğuna harcamaya o kadar hazırlar ki, bu gençlerin çalışıp daha çok kazanmak gibi bir ihtiyaçları yok! Yine bu sebepten evlenmeden hamile kalmak oldukça yaygın, hatta gelinin karnı burnunda olması bir övünç meselesi!
Çalışanlarımızdan bazılarının evlerine misafir olup, köydeki yaşamın da penceresini aralama şansı bulabildim. Buradaki köylerin genel özelliği, ille de bir su kenarına kurulmuş olmaları. Bu su onlara gerek çamaşır yıkama gerekse balıkçılık için bir yaşam kaynağı. Ama aynı zamanda yaşanan yerlerin rutubetli oluşuna da bir etmen. Bu yüzden olsa gerek, dondurucu soğukta bile camları kapıları hep açıktır evlerin. Ülkenin bu kısmında soba yakmak yasak (Mao zamanında nehrin alt bölgesinde yasaklanmış), o nedenle bizler klima ile ısınıyoruz, köyler de ise hiçbir ısınma kaynağı olmadan yasamayı başarıyorlar! Küçük çocukların burunları ve (pencereli tulumdan çıkan) popoları soğuktan kıpkırmızı ve pul pul olur. Ama yine de hastalanmazlar. Yine o çocuklardır ki, motosiklet üzerinde anne babaları yanında yol boyu kıpırdamadan durur, ne rüzgârdan üşür ne de sağa sola kıpırdanıp düşerler. Bebekken annesinin kucağında gele gide alıştıkları üzere, kıpırdamadan yerlerine ilişir ve bir an önce varmayı beklerler. Bazen, farklı durumlar karsısında kararsızlığa düştüklerinde, yüzlerinde donup kalan ifade bu iliştirilmişimle alakalı olabilir mi diye düşünürüm... Yani bizdeki gibi hayatla kavga yerine, minimum yer ve enerji tüketerek yasamak, yaşama ilişmek, çocuklukta edinilmiş bir prensip olabilir mi?
Çocuklar ne kadar rahatsızsa, anneler de bir o kadar rahattır o motosikletlerde. Bacak bacak üstüne atmış, kocasının arkasında oturan, kucağında bebeği sanki yokmuşçasına bir de elinde yemek yemeğe çalışan kadını gördüğünüzde, evinin salonunda kanepede oturuyor sanırsınız!
Yine bu bisiklet-motosiklet, anne-çocuk ilişkisi, bizim evhamlı yeni nesil annelerimizle korkunç bir tezatlık sergiler. Evin ısısını sabit tutmaya çalışan, bebek arabasının bile neredeyse airbaglisini almak isteyecek ebeveynlere, Çin`deki arkada çocuk selesi olan anne-baba bisikletleri örnek olarak gösterilmelidir! Bakın, bu çocuklar da yaşıyor, büyüyor ve üstelik onlar bizden sayıca fazlalar !!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder